10 Temmuz 2016 Pazar

02. 07. 2016

     

      Sevgili kızım/oğlum, şu an bu satırları okuyorsan öncelikle kendimi tebrik etmek isterim, dünyada başarabileceğim en güzel şeyi başarmış, adımın önüne gelen sıfatlara en güzelini ve en kıymetlisini ekleyebilmişim, afferin bana... Umuyorum iyi bir anneyimdir, çünkü buradan öyle olabileceğim gözüküyor =) Neyse çok uzatmayayım, inşallah hayattayımdır ve bunları okuduktan sonra yanıma gelip bana kocamannnn sarılırsın.
     
       Bu mektubu sana bugün yazmaya karar verdim. Özür mahiyetinde... (Umut ediyorum ki sana, mahiyet ve kökeni Arapça ve Farsça olan birçok sözcüğü açıklamadan öğretebilmişimdir, çünkü anneannen öyle yaptı.)
     
       Uzun zamandır bazı fiziksel yetersizliklerle boğuşuyorum ve hep aklıma sen geliyorsun. Ya ileride de devam eder ben seni kucağımda taşıyamaz, düştüğünde kaldıramaz, minimal hareketleri yapamaz, güç gerektiren eylemlerde yetemezsem diye... Şu an tanıdığın ben nasılım bilmiyorum ama, o zamana kadar şu hastalığı yenmiş ve seni hep sarıp sarmaladığımı hayal ediyorum, güçlü ve inançlıyım =).  
Minik ellerim, ince parmaklarım (lütfen hâla öyle olsun =)) bugün bir buçuk saat bir kapının kilidini açamadı, çeviremedi, tutamadı...  

        Ve işte sen geldin aklıma, özür diledim içimden, senden özür diledim... 
Kimseye ihtiyaç duymadan, umuyorum sana bakabilmişimdir, her düştüğünde kaldırmış, kucağımda saatlerce taşımış, ellerinden uzun uzun tutup yürütebilmişimdir...  

           Yapamadıysam, affet... Yetemediysem affet...  

       Ne zaman tanışırız, ne zaman gelirsin bilmiyorum ama ben yirmi altı yaşımdan bir selam ve özür gönderiyorum sana, hiç eksikliğini hissetme, ben her sözcüğün kollarında daha bu an da kocaman sarılıyorum sana...