13 Aralık 2011 Salı

İŞARETLER DÜNYASI

Ne istiyorum ya da neyi anlatmak?  Bilmiyorum...O kadar çok hikaye var ki dilimde, elimde...Yaz yazabildiğin kadar diyorum kendime, sonra birden susuyorum,benim söylediklerimi duymayacak kadar sağır olan sizler acabaaa yazdıklarımı okuyabilecek kadar okur yazarmısınız ? Gülüp geçiyorum...Alıyorum elime kalemi kağıdı,başlıyorum duygularımı işaretlerin  dilinde anlatmaya .İlk sırayı her zaman ki gibi ünlem (!) alıyor,bunu gören virgül(,) hiç dururmu,sayıp sövmem için kağıdın neredeyse her yerinde krallık kurmuş bana göz kırpıyor, yazıyorum da yazıyorum...bunca şeyden sonra üç nokta(...) imdadıma yetişiyor.Kendisi iyi niyetli gibi gözüksede sadece biraz dinlenmem ve tekrar saydırmam için sanırım bana zaman veriyor.Bu kadar dinlenmek yeter, şimdi de seni,düşüncelerini biraz kısıtlama zamanı,çok farklısın,çok farkındasın bu bize zarar diyerek, parantez( ) beliriyor.Daha ben konuşma(-) çizgisini savunmamı yapması için çağırmamışken,noktalıyıveriyorlar(.) işaretler dilindeki şu naciz hayatımı.
Yazdıklarım ne bir ütopya ne de bir düş, sadece içinde bulunduğumuz koca bir kaos...Etrafımızdaki herkes ceplerinde,ellerinde,dillerinde ve en önemlisi kalplerinde asla kullanmaktan sakınmadıkları bu işaretlerle dolaşıyor.Benim dünyam bu beyaz kağıt. Ve noktalama işaretlerim benim duygu dilimin şartlı göstergesi...Acaba senin hayatın sayfaları benimki kadar beyaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder